19 Kasım 2009 Perşembe

Ajdar Ve Vanlı Müslüm'ün performansı "Kon Kon"

İnsan büyürken bir yerde bir kırılma yaşıyor ve hayatı boyunca bilinçli veya bilinçsiz bu hasarı taşıyor. Nerede, ne, nasıl kırılıyor meçhul!

4 yorum:

  1. Ünlü olma arzusu başlı başına hastalıklı ama bunu yeteneksizliğinin farkında olmadan ısrarlı bir şekilde istemek gerçeklik algısının sapmasıdır.

    Running With Scissors filminde çok ünlü bir şair olmayı arzulayan ama aslında yeteneksiz olan bir kadın vardır. Bu kadın gerçeklikten o denli kopmuştur ki yeteneksizliğini göremez. Sadece emeklerinin takdir edilmediğini düşünür.

    Bu insanlar hasta olduklarının farkında değiller . Muhtemel bir sevgi anksiyetesi içinde yaşıyorlar.
    Ya bu insanları alkışlayanlar? Öyle veya böyle onaylayanlar? Onlar nasıl insanlar?

    Bir arkadaşımın annesi arkadaşlarına verdiği partiye Ajdar'ı şarkı söylemesi için çağırmıştı.
    Herkes ona alaysamayla bakıyor veya yaklaşıyordu. Mahallenin delisi gibi.

    Sevgi (ün) açlığındaki insanlarla onlara dalga geçerek bakanların hep birbirlerinin yakınında bulunması sadece bir tesadüf mü?

    YanıtlaSil
  2. Yeteneksiz olmasına rağmen şöhret elde etme hırsına kapılmış insan denince benim aklıma Adolf Hitler geliyor.
    Adam, Viyana Güzel Sanatlar Akademisi'nin sınavını kazanacak kadar yetenekli olsaydı, dünya tarihi ne kadar farklı yazılırdı, kim bilir.. Fictional history'nin en popüler konularından biridir bu.
    Kafasında ne vardı acaba Hitler'in: "Ünlü bir ressam olamıyorsam, ünlü bir asker olmalıyım" ? Buradan bakınca çok saçma duruyor ama asker olma hırsıyla yanıt tutuşan bir genç olsaydı, Akademi sınavına girebilmek için kalkıp Viyana yollarına düşer miydi diye düşünmeden de duramıyorum.

    Ünlü olma isteği az çok herkesin içinde vardır herhalde; manevi seyir yollarını seçmiş olanlar dışında. Ama ünlü olmayı gerçekten hedef (bazı durumlarda saplantı) haline getirmiş bir insanla ben kısa bir süre bir arada yaşadım. Her daim sahneye çıkacakmış gibi süslü püslü dolaşan, 'sabah okula gitmeden hazırlanmam 2 saati buluyor, özellikle saçım ve göz altı makyajım çok zamanımı alıyor' diyen ve en fenası da gündelik diyaloglarını, mimiklerini sahneden hayranlarına seslenen bir şarkıcı gibi kurgulayan 18 yaşında bir delikanlı..Başlarda eğlenceli gelen ama git gide ürkütücü bir hal almaya başlayan bir saplantı bu izleyici konumundaki kişiler için. Bütün planları ünlü olmaya yönelik, yaşı çok genç. Neden olmasın?
    Ama ya olmazsa?

    İşte benim içimi en çok, ünlü olmaya bir hayat adayıp yine de ünlü olamayanlar acıtıyor. Kanal 7, Flash Tv ya da yerel televizyon kanallarındaki programlara çıkan türkücüler, asla Süper Lig'de oynayamayacağını en sonunda anlayan 30una gelmiş futbolcular, yeteneksiz besteciler, radyo programı yapıp ünlü olmayı bekleyen lise mezunu şapşal dj kızlar...

    Ünlü olmak matah bir şey olduğundan değil..Bir hayat, hedefiyle buluşamadığından.

    YanıtlaSil
  3. Aslında Adolf Hitler çok yeteneksiz olduğu için değil, o dönem etrafındaki sanat danışmanları onu yetersiz bulduğu için sanattan vazgeçiyor.

    askeriye ve sanat birbirine iki zıt alan gibi görünse de aslında birleştiği bir nokta var. ikisi de topluma derin bir tepki içeriyor.

    Adolf Hitler'inki normal bir askerlik anlayışı değil toplum kurum ve kurallarını ahlak yapısını vesaire tamamen değiştirmeye çalışan bir uğraş.

    her iki durumda da -kişi ister sanatça olmak istesin, ,ister devrimci- topluma karşı duruş var. Ve bu insanlar içinde bulundukları toplumun ürünü!

    bunun üzerine kafa yormak insanı hiççiliğe götürüyor. Çünkü 'normal' olmak sorun, 'anormal' olmak başka bir sorun. nihayetinde insan hep acı ve hayal kırıklığı içinde yaşıyor.

    çözüm ne olmalı? Arzularımızdan vazgeçmek gerçekten bir çözüm olabilir mi?
    Şüphelerim var!

    YanıtlaSil
  4. Hangi 'sanat danışmanları'?
    Hitler Akademi sınavına girmek için Viyana'ya geldiğinde beş kuruşsuz, resim sevdalısı bir genç. Sınavları geçemiyor, ki orada kendisini Akademi'ye kabul etmeyen Yahudi hocalara da gönderme yapar kimi tarihçi, Yahudi düşmanlığını tetiklemiş olabilirler diye. Gerçi böyle çok tetikleyici buluyorlar deştikçe ya, neyse:)

    Neticede ben Hitler'e yetenekli diyen kimseyi duymadım. Hep çok vasat olduğu söylenir. O zamanla bu zamanı kıyaslamak saçma belki ama benim de bir arkadaşım Viyana Akademisi'nin sınavını kazanmıştı ve biraz farklılık dışında öyle olağanüstü bir yeteneği de yoktur laf aramızda:)

    Sanatın topluma tepki içermesi de bence sanatçıdan sanatçıya değişebilen bir durum. En ünlü ressamlar hep zenginlerle iç içe yaşayarak, gayet sosyal amaçsız eserler çizmiş olanlardır genelde. Sanat, yapılmasına engeller çıkarıldığı dönemlerde isyankardı benim gözümde: bir inattı çünkü o zamanlarda. Ama insaf, Hitler Avusturya'sında sanata ket mi vuruluyordu da sanatından isyan, başkaldırı fışkıracaktı? Seçilseydi akademiye, muhtemelen Viyana sosyetesine girmeye çalışacak, zengin dul bir kadın bulup manzara resmi çizerek ölüp gidecekti:)

    Hep acı ve hayal kırıklığı?? COME ON!!!!
    Sana tebessüm ederek bitiriyorum bu post'u:) 'Hayat güzeldir' diyeyim mi bir de hüzünlü ama umutlu prenses İclal Aydın gibi:)))

    YanıtlaSil