28 Ocak 2010 Perşembe

Acısız Kaldırım Serçesi Bulunur!



Balkanlar'a uzanan kökleri görsel olarak, Galatasaray Lisesi temelli Frankofonluğu da kültürel olarak Candan Erçetin'i ortalama bir Türk'ten 10 kat daha fazla Avrupai yapar; bu ülkece hepimizin kabul ettiği bir gerçektir.

Pop müzik dünyası yapısı gereği vasatlığa ve pespayeliğe mahkum olduğundan, kendisi kaliteli işleri nedeniyle müziğini dinleyen dinlemeyen herkesten saygı görür, bu da tamam.

Ancak son albüm kapağını görünce Candan Erçetin'in de arada uyarılması gerektiğini anladım.

'Ama Edith'in pozu bu!!!'


Evet, Candan Erçetin son albümünün kapak fotoğrafında maalesef Edith Piaf'tan esinlenmiş.

Edith Piaf'ın acı ve sıkıntılarla dolu hayatı boyunca kilosunu korumak için günde 3 kere tartıya çıkmak ya da aynı renk saç boyasının değişik tonlarını denemek gibi 'light' dertlerle uğraşmaya vakti olmuş muydu acaba?

(Edith'in sevgili listesinde "holding murahhas azası" gibi şaşaalı bir kariyer adamının yer almadığını ya da arkadaş listesine genelde zenginleri eklemek gibi bir önceliği olmadığını da biliyoruz mesela- Candan Erçetin'in aksine...)


İşte muhtemelen bu farklılıklar sebebiyle birinin yüzünde insanın içini acıtan bakış, diğerinin yüzünde fazla 'poz' kalıyor ve bazen Candan Erçetin'in bile tarz seçimi konusunda uyarılması gerektiği ortaya çıkıyor.

24 Ocak 2010 Pazar

Kısaca, İmirzalıoğlu'nun En Sevmediği Özelliği: 'Mükemmelliği'

Yıllar önce Özcan Deniz'in Seymen Ağa karakteriyle doldurduğu "Türk kadınının ideal erkeği" kontejanını, Kıvanç Tatlıtuğ'un canlandırdığı Behlül karakteri fazla parlak ve 'erişilemez' olduğu için, bugün Ezel karakteriyle Kenan İmirzalıoğlu dolduruyor.

Medyada sürekli halkla ilişkiler gülümsemesiyle gördüğümüz İmirzalıoğlu kariyerinin başından beri filmlerde canlandırdığı karakterlerle maço algısını pekiştirdi. Böylece maço ama aynı zamanda Anadolu beyefendisi, sevecen bir adam olarak popülerleşti.


İmirzalıoğlu
, Ayşe Arman'a verdiği röportajında (beğenin veya beğenmeyin) bir kariyer yükselişi içinde olan hayatında en çok korktuğu üç şeyin; servet, şöhret ve şehvet olduğunu söylemiş ve "Bu üçlü çok tehlikeli. Adamı oyar. Bende maalesef üçü de var. Dikkatli olmaya çalışıyorum, kendimi akıntıya bırakmamaya çalışıyorum. Çünkü kontrol kaçtığı zaman, insan hakikaten gazaba uğrar" diyerek aslında ne denli talihsiz olduğunu belirtmiş.

Kuzum, bunlar, 19. yüzyıl romanlarında, karakterlerin manevi değerlerini düşürerek felaketlerini hazırlayan öğeler değil miydi?

(Nedense bazı şeyler hiç değişmiyor!)

21 Ocak 2010 Perşembe

Korkunç Bir Kına Gecesi


Demet Akalın'ın memleketi Gölcük'ü de vuran 99 depremi sonrasında Esra Ceyhan'ın programında ağlaya ağlaya 'hayata bakışım çok değişti, sağolsun, İbo da bu zor zamanlarda hep yanımda oldu' deyişi, bugün sergilediği her patavatsızlık örneğinde ya da banal eylemlerinde gözümün önüne gelir.

Doğal kumral saçlarının üzerinde basit bir saç bandıyla televizyona çıkmış o makyajsız genç kadın, hayatın görünenin ötesinde farklı anlamları olduğunu anlayabilmiş, hüzünlü ama sağlam bir görüntü çiziyordu. Peki ya şimdi?

Şok bir ayrılığın travması olarak biraz da üzülerek izlediğim yaşam tarzı, kalıcılığını çoktan ilan etti. Halefi saçlarını topuz yapmadan kamera karşına geçmezken ve verdiği son frikiğin üzerinden 2 çocuk geçmişken, kendisi başarısız olması kesin evliliğini Freak Show benzeri bir kına gecesiyle kutluyor! Şarkıcılıkta tutunamayıp pavyona düşseydi bile, Demet Şener'i bu görüntülerden daha mutlu edemezdi sanırım..

17 Ocak 2010 Pazar

Zerrin Özer'in çırpınışları içimi acıtıo


Zerrin Özer; bir yığın kilo verdi, eski kocası Levent Süren'le yeniden evlenecekmiş, bir komedi dizisinde oynamayı istiyormuş... Ama onun dönüşüm hikayesi ne yazık ki bi peri masalı değil



Şenay Düdek, Zerrin Özer'in eski kocası Levent Süren'in, Özer'in meme küçültme ameliyatı sırasında hastanede beklediğini yazmış. Yakında yeniden evleneceklermiş. Birbirlerine aşık olarak sonlandırdıkları evliliklerinin asıl bitiş nedeni anlaşılan o ki Zerrin Özer'in şişko olmasıymış.

Verdiği 30 kilo ile çıtı pıtı alımlı bir havaya bürünse de, böylesinin daha iyi olduğunu, artık daha umutlu olduğunu söylese de, Özer'in bu yeni haline "ne güzel olmuş" diyerek bakamıyorum. Onun bu dönüşümünde bolca reddedilmiş bir kadının çaresiz çırpınışılarını görüyorum.

Sevgilisi istemiş. Zerrin özer kilo vermiş. Aşkı yerine yemeklere veda etmiş. Sabahları 4 zeytin, kibrit kutusu kadar peynir yiyormuş...

Diyete başlamadan önce
“Güzel olan her şeyi hayatından çıkaracaksın, çünkü onlar kilo yapıyor.” demiş kendine. Güzellikleri hayatından çıkarmış.

Onca kiloyu verdikten sonra eski eşi Levent'le karşılaştığında ona sormuş:

“Nasıl olmuşum”
Levent, "İyi." deyince,
Zerrin, "
Benimle gurur duymanı istiyorum, başardım..."demiş.

Giden kilolarının ardından verdiği bir röportajda sorulan,
"Eski eşiniz yeniden evlenme teklif etse, kabul eder misiniz?" sorusuna;
"Gözümü kırpmadan kabul ederim. Canım o benim. O, her şeyden önce, çok iyi arkadaşımdı. Levent o kadar olgun bir insan ki, ben hep çocuk gibiydim yanında." diyerek cevap vermiş.

Zerrin Özer:
Tecavüze uğradı.
Ona çok kötü davranmış olan annesinin yavaş yavaş gözlerinin önünde erimesini izledi.
Hayatı boyunca antidepresanlarla yaşadı.
Kortizon tedavisi sonucu kilolarla doldu.
Gözleri parlak ışıktan zarar görecek kadar hassaslaştı.
Aşkı için, onu daha çok sevsin/ler, dışlamasın/lar diye 30 kilo verdi.
Göğüslerini küçülttü.
Eski eşine döndüğü için mutlu oldu.
Kilo verdiği için herkesin ona daha değer vererek baktığını söylüyor.
Komedi dizisinde oynamayı istiyor...

Sesi insanın kalbini kıracak kadar hisli/güzel...

5 Ocak 2010 Salı

Acil Toplantı: Yiğit Karaahmet Hapiste!

Piyasadaki vasat insanları çekinmeden eleştiren Akşam Gazetesi yazarı Yiğit Karaahmet uyuşturucu satışına aracılık etmek suçundan tutuklandı. Bu ifşa, Karaahmet'in cüretkar yazıları için ödediği bir bedel mi?


Eşcinselleri yemek yaptıkları, zararsız dedikodular taşıyıp iştahlı iştahlı anlattıkları, kadınsı hareketleriyle bizi güldürdükleri ya da şarkıyla dansla eğlendirdikleri ölçüde..kısacası domestic oldukları ve cinsel hayatları yokmuş gibi davrandıkları sürece çekebiliyoruz. Kafamızdaki katlanılabilir eşcinsel kümesine sadece bu şartları yerine getirenler dahil olabiliyor.

Günün birinde, "patron baskısı vs iktidar baskısı" altında denge tutturmaya çalışan Türk medyasının, kendince modern milliyetçi-muhafazakar bir limanda yaşamaya devam eden sessiz temsilcisi Akşam'da, en katlanılamaz eşcinsel formundan bir adam beliriyor: Yiğit Karaahmet!

Yiğit eşcinsel... Yiğit sivri dilli, Yiğit patavatsız, Yiğit yaptığı her şeyi köşesinde (bazen biraz şifreli olsa da) yazabilecek delilikte.

Yiğit eşcinsel olduğunu saklamıyor-kimsenin de saklamasına dayanamıyor. Kendine bunu dert edip blogunda gizli eşcinselleri ifşa ediyor, ya da yazılarındaki göndermelerle gizli eşcinselleri işaret ediyor.

Yiğit dedikodu yapar ya da bildiği sırları ortaya döker gibi görünüyor ama aslında o, başka bir şey yapmaya çalışıyor:

Her gün tv'ye çıkıp program yapabiliyorken, albümleri milyonlar satıyorken ayağa kalkıp 'ben eşcinselim' diyemeyen,
sahte kız arkadaşlarla pozlar verip cebi doldurmaya bakan hemcinsleri yüzünden bu ülke eşcinsellerinin tanınmak ve oldukları gibi kabul edilmek adına ne büyük fırsatlar kaçırdığını biliyor.

Ve o da medyanın günbegün kontrol altına alındığı bir ortamda, Diyarbakır'da beraber olduğu adamları, Rize'nin yakışıklı delikanlılarını anlattığı köşe yazıları yazıyor. Bütün medyanın şikayetçi olup eylem adına ortaya hiçbir şey koyamadığı bir ortamda, inadına inadına, damarına basıyor çoğunluğun.

Hadi gazeten bunu yayınlamana ses çıkarmadı diyelim Yiğit, diğerleri de sessiz kalır mı sandın?

Kahraman mı Yoksa Unutulmuş Bir Deli mi Olacak?

Yiğit Karaahmet'in tutuklanması kesinlikle şaşırtıcı değil; bundan sonra başına gelecek hiçbir kötü şey de şaşırtıcı olmayacak. Asıl merak edilmesi gereken; Yiğit bugüne değin olduğu kadar yaramaz ve gürültücü bir deli olup dikkatlerini üzerine toplayabilecek ve ülkenin en cesur eşcinseli olabilecek mi?
Ya da zengin olma hayalleri suya düşmüş ve unutulmuş bir adam olarak unutulup gidecek mi?

(En seksi 10 gardiyan türünden
gözlem yazılarıyla köşesine dönmesi ondan beklediğimiz şey elbette:)

4 Ocak 2010 Pazartesi

Kate Moss'un erkekleri


Kate Moss'un erkek seçimi de tıpkı kıyafet tarzı gibi benzersiz ve geleneksel yargılara meydan okur cinsten


Moss'un son sevgilisi Jamie Hince de eski sevgilisi gibi bir rock'çı. Hince ve Moss'un tarzları birbiriyle çok uyumlu

Genelde bizler, yani izleyenler, eğlence sektöründeki kadınların kendilerinden daha güçlü, onları çekip çevirebilecek türde; maço, para babası erkeklerden hoşlandıklarını -veya hoşlanmasalar bile çeşitli nedenlerden dolayı onlarla takıldıklarını görürüz.

Kate Moss ise özenle kendine benzer erkekleri seçiyor: Skinny, naif, sytlish, pale, junkie, rock'çı...

Bu oldukça cool bir duruş.

Moss'un son üç beraberliği zevk anlayışını çok iyi yansıtıyor:


^^^Moss'un yıllar önce beraber olduğu the Dazed Group'un sahibi ve yayın yönetmeni Jafferson Hacks'ten bir kızı var

^^^Moss'un Hince'den önceki sevgilisi Pete Doherty de rock'çıydı
^