29 Aralık 2009 Salı

Asena da One Night Stand Takılıyor


Bekar erkeklerin en meşhur savunma cümlelerinden biri bu kez Asena'nın ağzından çıkıyor ve Türkiye'de kadın-erkek ilişkilerine yönelik yargıların ne denli dönüştüğünü anlatmak için fazlasıyla yeterli bir kanıt oluyor:

'Ben bir aşk kadınıyım ama aradığım maço erkeği bulamıyorum. Şu an görüştüğüm kimse yok diyemem. Sonuçta ben de sağlıklı bir kadınım ve görüştüğüm insanlar var.'

26 Aralık 2009 Cumartesi

Bir şöhret dramı: Ayşe Özyılmazel

Acı, Mutluluk ve Başarıyla Dolu Bir Hayat Hikayesi...


*Çok uzun+sıkıcı bir isim olduğu, ayrıca şöhretli bir kadından ziyade bir banka memuresini hatırlattığı için ayrıntılı araştırma-inceleme yazım boyunca Ayşe Özyılmazel yazmak yerine A.Ö kısaltmasını kullanacağım.

Dev Bir Şöhretin Gölgesinde Geçen Zorlu Çocukluk Yılları

Sürekli 'Neco'nun kızı olmanın zorluklarından' bahsetmesi aklıma,
'acaba paralel evrenlerin birinde Neco=Michael Jackson mı?' sorusunu getirse de, A.Ö'ye bu konuda her zaman hak verdim. Çünkü dünyayı etrafındaki birkaç yüz kişilik değişmez kalabalıkla sınırlı sanmak ve o kalabalığın değer yargılarına göre kendini evrenin merkezi sanmak, her Caddeli burjuva kızının düştüğü bir yanılgıdır. Ve neticede o da her şeyiyle bir Cadde kızı!

(Ve ben aslında Neco için de üzülüyorum, düşünsenize, 60 yaşında bir adamsınız ama yine de, artık liseli veletlerin bile kullanmak istemediği türden, karizma öğütücü bir isim kısaltmasıyla yaşamak zorundasınız.)

Her Şeye Sahip Ama Mutsuz Bir Kadın :'(

A.Ö röportajlarında medya sektörünün ne kadar acımasız olduğundan, bu ışıltılı dünyada ne kadar yalnız olduğundan bahsedip yüreklerimizi burkuyor. Halbuki ömrünün bir gününü bir medya plazada geçirmiş birisi bile mutlu bir kadın gazeteci bulmanın, Brezilya'da düşük kalçalı, Rusya'da selülitli, Çin'de iri göğüslü kadın bulmak kadar zor olduğunu bilir.

Yüreğimde bir gram kötülük olsa (ya da şöhret olmak için ne kadar yırt
ındığını yine kendi ağzıyla defalarca kere anlatmış olmasa) A.Ö'nün niyetinin 'Ben de sizdenim, ben de yalnızım. Bu piyasanın içine beni kader itti' kartını oynayıp, iticiliğini azaltmaya çalışmak olduğunu bile düşünebilirdim. (Gerçi o ünü sınırları aşan müzisyen Neco'nun kızı olarak dünyaya geldiğinden şöhret tuzağını ona gerçekten de kader kazmıştı değil mi? hmmm)

Acılarda Dolu Bir Aşk Hayatı


A.Ö'den konuşurken sözün talihsizliklerle dolu aşk yaşantısına gelmemesi imkansız


Bir insan düşünün ki hem popüler hem de güzel olsun... gidip kimsenin elinde tutmayı beceremediği Okan Bayülgen'e aşık olsun... ortalık yerde mutluluk pozları vere vere dolaşsın... sonra normal olarak terk edilsin... evrensel ilişki kuralları gereği 'aman zaten onu kimse uslandıramadı, bağlılık sorunları var onun şekerim' tesellisini milyon kere duysun -muhtemelen inansın da... ve gerçekten kimsenin dizginleyemediği o adam, gidip bir sonraki (üstelik Ayşe'den daha genç) sevgisiyle evlensin! Üstüne bir de çocuğu olsun! Ben kadersizlik diye işte buna derim..

Ve... Vurucu Bir İmaj Çalışması: Ergen Tipi T-shirt Altında 'Chicken Legs'

-Normalde 30lu yaşlarına yakışan, frikik vermeye müsait kıyafetleriyle ekrana çıkan A.Ö'nün Enerji isimli olağanüstü hit parçasının klibinde neden yeni çıkan göğüslerini saklamaya çalışan ergen kızlar gibi bol bir tshirt tercih ettiği sorusu aklımı kurcaladı. Bol tshirt altı siyah tayt içinde tavuk bacaklarını andıran bacaklarına dalmış bakarken, aklıma yeni albümü nedeniyle maalesef bol bol verdiği röportajlarından bir cevap geldi: A.Ö'nün beyninde 'şarkıcılar ve imajlar' konularına bakan kısım, muhtemelen müziğe başladığı ergenlik yıllarında donup kalmıştı. Bu sebeple de müziğe geri dönüşünde, evliliğine renk katmak için liseli fantezisini deneyen 30luk kadın görüntüsünü tercih etmişti. (hmmm)





Gökhan Tepe'den açıklama



Gökhan Tepe'den algının izafi olduğunu kanıtlayan bir açıklama:

"Kaliteyi temsil etmek icin elimden geleni yapiyorum."

19 Aralık 2009 Cumartesi

Nihan Doğan emo olmuşş!! Nie ki?


Kitsch'e yakın radikal imaj çalışmaları, fark edilememe ihtimalinin verdiği bir endişeden mi, kültürel kafa karışıklığından mı, yoksa içsel bir kıroluktan mı kaynaklanıyor



Nihat Doğan'ın son albümü "1071" için geçirdiği bu imaj değişikliğinden Kemal Doğulu sorumlu

Cırtlak sesli türkücü, Seda Sayan'a eski içgüveysi Nihat Doğan, yeni albümü "1071" için 'emo' olmuş. Albümünün çıkış parçası da Malazgirt Savaşı üzerinden siyaset yaptığı 1071!
Lahmacun sesiyle söylediği bu şarkıyı, elbetteki, cırlayarak söylediği Hip&Hop ve R&B türünden batı soslu şarkılar takip ediyor.
Milliyetçi ajitasyonlara yatan şarkıcı-türkücü tayfasını sinir bozucu bulmakla beraber şu anda bahsedeceğim şey, bu insanların yeni albüm çıkışlarında yaptıkları imaj çalışmaları.

Tamam, rekabetin zor olduğu ve farkedilmenin önemli olduğu bir piyasa bu. Ama yine de imaj yenilemeler bu denli radikal olmak zorunda mı?
İmaj önelikle insanın kişiliğini yansıtmaz mı?

Yani, Nihat Doğan'ın bir önceki albüm lansmanında uzun saçlarını arabesk bir sekilde ortadan ayırıp hüzünlü hüzünlü bakıyorken bu albümünde saçlarını fönleyip cool bir bakış atması gerzekçe değil mi?
Eğer bu insanın hayranı olsaydım, bana vereceği tek izlenim 'kişilik bunalımındaki bir şarkıcı' olurdu.


Tarkan'ın "Kuzu Kuzu" şarkısının klibinde yarattığı yandaki bu imaj o dönem çok popüler olmuştu. Alttaki imaj ise fazla marjinal bulundu.


Sanırım bu imaj çalışmalarını popüler hale getiren 90'lı yıllarda Tarkan oldu. İlk albümünden itibaren her yeni albümünde yeni bir imajla insanların karşısına çıktı ve -benim için- tuhaf bir şekilde çok başarılı oldu. Bazı abidik gubidik saç modelleri bile taklit edildi. (Eğer bu bir başarı kriteriyse tabii ki)

Aynı dönemde pop müziğe entegre olmaya çalışan demode türkücülerin de imaj yenilemeye girişmesi 'imaj maker' kelimesini popüler hale getirdi.
Hatırlıyorum: Magazin programlarında sürekli kullanılan bir kelimeydi "imaj maker" 90'ların sonunda. Sanki her şarkıcının imaj maker'ı vardı. (ya da olmalıydı)




Özcan Deniz'in zaman içinde geçirdiği imaj yeniliği. Deniz, Gala Dergisi için feminen pozlar vermiş (alt sol), çok da konuşulmuştu


2000'lerin başındaki imaj çalışmaları, kıro türkücülerin batı şıklığı kazanmalarını sağlamak anlayışındaydı.
Ki Özcan Deniz bunun en iyi örneklerinden biri. Hakkını vermek gerek evet. O, bu işi nihayetinde başaranlardan. İtalyan tipi romantik maço imajını üstüne iyi oturttu ve kendini o şekilde kabullendirdi.

2000'lerin başında eğlenceli ve yerinde olan bu imaj çalışmaları nedenini tam olarak bilmediğim bir şekilde son yıllarda kitsch bir üslup kazanmaya başladı.


İsmail YK kitsch tarzın en önemli temsilcilerinden

Türkiye'nin parlayan yıldızı İsmail YK ve Almanya'dan Türkiye'ye geri-ithal olan diğer gurbetçi şarkıcıların tarzlarına bakarsak aslında son yıllardaki bu kitsch trendi hakkında ilham alabiliriz.

Almanya'ya gitmedim ama şimdiye kadar gördüğüm, tanıdığım, izlediğim hiçbir Almanın bizim gurbetçi Türkler gibi bir tarzı yok. Bizimkilerde "Katma Değer Şaban" filminden tanışık olduğumuz türde absürd bir kıroluk var.
Alamancıların imajları, aynı anda; doğulu, batılı, muhafazakar, yenilikçi, maskülen, feminen, kırsal, şehirli, eğlenceli, sıkıcı...olabiliyor. Ortaya karışık bir sıkışmışlık hali yani.

Ve bence işin asıl ilginç yanı, göçmenlerin yarattığı bu sıkışmış kültürel imajın, yukarıda adı geçen şarkıcıların da temel hedef kitlesi olan İstanbul varoşlarında çokça rağbet görüyor olması. Alamancıların imaj anlayışı aşağı sınıfın temel ilham kaynağını oluşturuyor.

"Karadenizli türkücü" Davut Güloğlu'nun VJ Bülent'le ilişkisi olduğu ima edilir. Acaba bu tarz da VJ Bülent'ten mi esinlenmiş

Tıpkı Nihat Doğan gibi Davut Güloğlu da bu yükselen zevzek imajın popüler uygulayıcılarından.

Tüm bu imaj çalışmalarında bence en dikkat çekici unsur feminenlik. Kıroluktan cool'luğa giden yolda erkek şarkıcıların hepsi feminen tarza yakın duruyorlar.

Özcan Deniz'in vakt-i zamanında Gala dergisi için yaptığı çekimlerde de Davut Güloğlu'nun son klibinde de benzer bir yumuşama hali var.

İmaja yönelik bu yaklaşım aslında Türkiye'deki kültürel dönüşümün de önemli bir göstergesi:
Dejenerasyon!!!

4 Aralık 2009 Cuma

Ne Kullanılası Değerimizdin Sen..- Toplumdaki Dindar Anne Psikolojisi



Günaha bulaşan evlatlar, mütedeyyin annelerine suçlarını unutturmak ve kendilerini affettirmek için dindar takılırlar bir süre. Uysallaşmış görünürler, Latin alfabesinden Yasin okurlar, annelerinin kitaplarını -özellikle onların görecekleri zamanlarda- ellerine alır karıştırırlar, hatta bazısı namaza başlar. Maksat 'bu da çocuğuma ders oldu, her şerde bir hayır vardır' dedirtmek, suçu unutturmak ve artı puan kazanmaktır.

Galiba toplumumuzda da bu mütedeyyin anne psikolojisi hakim.

Normal şartlarda şöhretlerine iz bırakacak yoğunlukta leke bulaşan ünlüler Umre'ye koşmak (neden Hac değil de Umre konusu da ayrı bir muamma), 'dine ilgim arttı' açıklamaları yapmak, namaza başladım demek gibi çeşitli etkinliklerle, toplumun muhafazakar yüreciğini okşayarak kendilerini yeniden kabul ettirmeye çalışıyorlar.

Söz konusu formülün son uygulayıcıları Deniz Seki ve Cem Garipoğlu.

Deniz Seki 'kar amaçlı uyuşturucu ticareti' suçundan girdi hapse: her zaman 'sıra dışı, öngörülemez bir hayat yaşayan, film karakteri gibi bir kadın' olmak isteyen bir evrim süreci vardı bu kadının. Her hali planlanmış gibi. Bu kafa bulanıklığında dine sarmış gibi bir imaj onda çok da sırıtmaz.

Peki ya Cem Garipoğlu ? Hapse gireli kaç gün oldu ki vicdan muhasebesi yapıp, akıl karışıklığını dinde gidermeye karar verdi?

Bence bu işin de bir raconu olmalı. Birkaç ay içinde planlı cinayetten dine geçiş hızı, en muhafazakar toplum için bile fazla bence.. Sakallı haliyle en hızlı azcmendiyi sollama potansiyeline sahip olsa bile kişi -yemezler.


1 Aralık 2009 Salı

Ayşe Arman-Ivanka Trump farkı!

Ayşe Arman'ın Ivanka Trump'la yaptığı röportajı gördüğümde gözüm direkt bu fotoya gitti. İlk aklıma gelen şuydu:
İkisi de sarışın ikisi de siyah giymiş. Ama Ayşe Arman gündemde kalmak için göstermek zorunda, Ivanka Trump değil!
Evet hayat adil diil!!! :)

Modern Türkçe popun bugünü: Batı soslu arabesk şarkılar!

Batı soslu arabesk patlaması sadece krizden dolayı hortlayan bir nostalji ürünü değil

Ferhat Göçer yeni nesil muhafazakar beyaz türklerin en favori şarkıcılarından

Ferhat Göçer, Emrah'ın "sensiz ben nefes alamam; buralarda hiç duramam; tek başına yalnız kalamam" diyerek yanık ve bayık sesiyle söylediği arabesk fantezi şarkıyı yeniden yorumlamış.

Neden ki?

Tamam müzik piyasası artık tam anlamıyla bir piyasa değil. 90'ların şişirilmiş balonları bir bir patlıyor ve üretim minimumda ama yaratıcılık da mı öldü?

Neden sürekli cover veya jenerik müzikli şarkılar dinliyoruz? Kimse söz yazamıyor mu?
Ve daha da önemlisi bu yokluk döneminde yeniden parlatılanlar, neden bir zamanın 'kıro' diye tanımlanan şarkı-cıları?
90'lar boyunca şehrin elitleri tarafından burun kıvrılan şarkılar, şarkıcılar şimdi birer birer sınıf atlıyor.
Müslüm Gürses, İzzet Çapa'nın mekanında, Teoman şarkıları söylüyor. Levent Yüksel Orhan Gencebay şarkısı remix'i, Ferhat Göçer Emrah şarkısı...

Değişen ne?

Bence bu değişimin öncelikli sebebi kriz nedeniyle depreşen nostalji duygusu değil; bu durum daha çok şehrin para sahiplerinin el değişmesiyle alakalı.
2001 krizi sonrasında yükselen ekonomiyle beraber sermaye sahipleri skalası çeşitlendi. Özellikle AKP'nin iktidara gelmesiyle beraber muhafazakar kesim hem paralandı hem de kültürel hayatta yer sahibi olmaya başladı.

Ve bugün geldiğimiz noktada, bu kesim, kent kültürünün baskın belirleyici unsurlarından biri oldu.
Tabii ki nihayetinde insan parayla bir yere kadar sınıf atlıyor. Bu muhafazakar beyaz türkler, Türkiye'deki geleneksel Batı hayranlığının bir devamı olarak Batı müziğini kucaklıyor ama zirveye giden yolda her daim onların yanı başında bulunan arabesk/fantezi müziğinden de kopamıyorlar.
Ve ortaya bugün Türkçe popun merkezinde bulunan bu Batı soslu arabesk müzikler çıkıyor.
Bu yeni 'beyaz türk müziği'nin yanında diğer tüm müzik formları alternatif olarak kalıyor.